SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MUZAREA

<< 1060 >>

20. BAB

 

حدثنا محمد بن سنان: حدثنا فليح: حدثنا هلال. وحدثنا عبد الله ابن محمد: حدثنا أبو عامر: حدثنا فليح، عن هلال بن علي، عن عطاء بن يسار، عن أبي هريرة رضي الله عنه: أن النبي صلى الله عليه وسلم كان يوما يحدث، وعنده رجل من أهل البادية: (أن رجلا من أهل الجنة استأذن ربه في الزرع، فقال له: ألست فيما شئت؟ قال: بلى، ولكني أحب أن أزرع، قال: فبذر، فبادر الطرف نباته واستواؤه واستحصاده، فكان أمثال الجبال، فيقول الله: دونك يا ابن آدم، فإنه لا يشبعك شيء). فقال الأعرابي: والله لا تجده إلا قرشيا أو أنصاريا، فإنهم أصحاب زرع، وأما نحن فلسنا بأصحاب زرع، فضحك النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-2348-] Ebu Hureyre r.a. şöyle anlatır: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir gün, yanında bir bedevi var iken şunları anlatmıştır: "Cennette olan bir kimse Rabbinden orada, ziraatte bulunmak üzere izin istedi.

 

Allah ona, "İstediğin şeyleri elde etmedin mi?" buyurdu.

 

Adam, "Evet, ama ziraat yapmak istiyorum" dedi. Bunun üzerine araziye tohum attı. Tohumlar hemencecik filizlendi, dağ gibi büyüdü ve hasat edilecek duruma geldi.

 

Allah ona, "İşte al. Ey Adem-oğlul Hiçbir şey senin gözünü doyurmaz" dedi."

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanında bulunan bir bedevı, "Bu kişi, olsa olsa ya Kureyş'ten ya da ensardan bir kimsedir. Ziraatçi olan onlardır" dedi. Bu söz üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gülümsedi.

 

Tekrar: 7519

 

AÇIKLAMA:     İbnü'l-Münır şöyle demiştir:   "Buharı, bu hadisle, araziyi kiraya vermeyle ilgili yasaklamanın, haram kılma anlamında olmadığına, sadece elden geldiği kadar kaçınmak gerektiğini ifade ettiğine dikkat çekmek istemiştir. Çünkü insanoğlu bir şeye hırs gösterdiği zaman, genellikle onu sürekli yapmak ister. Söz konusu adamın, cennette bile ziraatle uğraşmak istemesi onun, bu hal üzere öldüğünü gösterir. Eğer araziyi kiraya vermenin haram olduğuna inansa idi, artık bu hususta hırslı davranmaz ve ziraat yapma düşüncesi zihninde bu kadar yer etmezdi."

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

İnsan, cennette iken, dünya hayatında bulunan şeylerden neyi arzulasa buna ulaşması mümkün olacaktır.

 

Mihleb "Bu hadiste, insanlar genel adetlerine göre nitelendirilmiştir" demiştir. İbn Battal da aynı şekilde düşünür.

 

Nefislerin yaratılışında çokça dünya malı toplama arzusu bulunmaktadır. Kanaatkar olmak çok faziletli bir davranıştır. Oburluk ve açgözlülük ise yerilen bir özelliktir.

 

Gelecekte meydana gelecek şeyler geçmiş zaman (mazi) kipi ile anlatılabilir.

 

 

باب: ما جاء في الغرس.

21. AĞAÇ DİKME İLE İLGİLİ RİVAYETLER

 

حدثنا قتيبة بن سعيد: حدثنا يعقوب، عن أبي حازم، عن سهل بن سعد رضي الله عنه أنه قال: إنا كنا نفرح بيوم الجمعة، كانت لنا عجوز، تأخذ من أصول سلق لنا، كنا نغرسه في أربعائنا، فتجعله في قدر لها، فتجعل فيه حبات من شعير - لا أعلم إلا أنه قال - ليس فيه شحم، ولا ودك، فإذا صلينا الجمعة زرناها فقربته إلينا، فكنا نفرح بيوم الجمعة من أجل ذلك، وما كنا نتغدى ولا نقيل إلا بعد الجمعة.

 

[-2349-] Sehl İbn Sa'd r.a. şöyle anlatır: Biz cuma günleri çok sevinirdik. Çevremizde yaşlı bir kadın vardı. Silk denilen çöğür kökünü toplardı. Biz küçük nehir kenarında ağaç dikerdik. Yaşlı kadın bunları bir kaba koyar, içine bir miktar da arpa atarak pişirirdi.

 

Ravi, "İçinde iç yağı veya et yağı olup olmadığını bilmiyorum" demiştir.Cuma namazını kıldıktan sonra onu ziyaret ederdik. O da bize hazırladığı yemeği ikram ederdi. Bundan dolayı biz, cuma gününün gelmesine çok sevinirdik. Cuma namazı kılmadan önce yemek yemez, kaylule (öğle uykusu) yapmazdık.

 

 

حدثنا موسى بن إسماعيل: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن ابن شهاب، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: يقولون: إن أبا هريرة يكثر الحديث، والله الموعد، ويقولون: ما للمهاجرين والأنصار لا يحدثون مثل أحاديثه؟ وإن أخوتي من المهاجرين كان يشغلهم الصفق بالأسواق، وإن إخوتي من الأنصار كان يشغلهم عمل أموالهم، وكنت امرأ مسكينا، ألزم رسول الله صلى الله عليه وسلم على ملء بطني، فأحضر حين يغيبون، وأعي حين ينسون، وقال النبي صلى الله عليه وسلم يوما: (لن يبسط أحد منكم ثوبه حتى أقضي مقالتي هذه، ثم يجمعه إلى صدره فينسى من مقالتي شيئا أبدا). فبسطت نمرة ليس علي ثوب غيرها، حتى قضى النبي صلى الله عليه وسلم مقالته، ثم جمعتها إلى صدري، فوالذي بعثه بالحق، ما نسيت من مقالته تلك إلى يومي هذا، والله لولا آيتان في كتاب الله، ما حدثتكم شيئا أبدا: {إن الذين يكتمون ما أنزلنا من البينات - إلى قوله - الرحيم}.

 

[-2350-] Ebu Hureyre r.a. şöyle demiştir: Derler ki Ebu Hureyre çok hadis rivayet ediyor. Eğer ben bu konuda bile bile yanlış hadisler aktarıyorsam Allah, benden ve benim hakkımda kötü zan besleyen kimselerden hesap soracaktır. Yine derler ki, "onun rivayet ettiği kadar ne muhacirler ne de ensar hadis rivayet etmektedir". Muhacir kardeşlerim çarşı pazarda alım satımla meşguloluyordu. Ensar kardeşlerim ise (ziraat) vb. işleri ile uğraşıyordu. Ben ise miskin bir kimse olarak karın tokluğuna Resulullah'a bağlanmıştım, ondan hiç ayrılmazdım. Onlar yok iken dahi ben Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile birlikte bulunurdum. Onlar unuttukları zaman, Efendimiz'in söylediklerini ben ezberlerdim.

 

Bir gün Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), "Sözlerimi bitirinceye kadar elbisesini yere serip, sözümü tamamladıktan sonra onu göğsünde toplayan kimse asla sözlerimi unutmayacaktır" buyurdu.

 

Bunun üzerine ben, yün elbisemin (bir kısmını) yere serdim. Üzerimde başka bir elbise bulunmuyordu. Hz. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözünü bitirince elbiseyi alıp göğsümde topladım. Resulullah'ı Sallallahu Aleyhi ve Sellem hakk üzere gönderen Allah'a yemin olsun ki, Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve Sellem)’in O sözlerinden sonra bir daha hiçbir sözünü unutmadım. Vallahi, eğer şu ayetler olmasaydı size hiçbir hadis rivayet etmezdim: "İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta, insanlara açıkça gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lanet eder. Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim. " [Bakara, 159-160]